ARAZİNİN DÖNÜŞÜMÜ
Belentepe, daha anlamlı ve keyifli bir yaşam arayışı hikayesidir.

Dönüşüm ufak adımlarla başlar, ama yeteri bilgi, emek, zaman, kaynak verildiğinde zaman içinde hızlanır. İşte bizim dönüşüm hikayemiz:

Araziyi 1998’de satın aldığımızda üzerinde uzun yıllar ekim dikim yapılmış bir buğday tarlası idi.

O zamanlar toprağı okumayı bilemediğimizden, ne aldığımızın da farkında değildik. Köylü zaten bereketli, zengin toprağını satmak istemez. Bize de en zor ve bereketini oldukça yitirmiş bir tarla satılmıştı. Neden mi satın aldık?

Arazinin heybetli manzarasına, doğasına, havasına vurulmuştuk.

Karşımızda her daim değişen harika bir manzara var.
Gün batımı bir başka gerçekleşir…
Karda ayrı bir güzeldir…

Niyetimiz bir bağ evi inşa etmek, araziye bir miktar meyve ağacı, üzüm dikmek ve hafta sonları doğada vakit geçirmekti. Ama başlangıçta başımıza neler gelebileceğinin pek te farkında değildik. 6×6 = 36 m2 tabanlı ufak bir bağ evi inşaatına giriştik.

İlk barınağımız, barakamız…

Arazide elektrik ve su yoktu. Taşıma su ve ufak bir jeneratörle iş gördük. Bağ evimizi 1999 sonuna doğru tamamlamıştık. Suyumuz ve elektriğimiz hala yoktu. Şehirde şarj ettiğimiz aküleri taşıyıp, araç ampulleri ile aydınlanıyorduk. 500 litrelik su deposunu yakındaki su kaynağından doldurup bağ evine araba ile taşıyorduk. Bazı hafta sonları 1-2 günlüğüne gelindiği için başlangıçta bu şekilde idare edebildik. 2005’te evin çatısına 1 adet 80 watlık güneş fotovoltaik panel yerleştirdik, böylece çatı altına koyduğumuz 2 adet 80 amperlik akü boş zamanda şarj oluyor ve biz çiftliğe geldiğimizde bize 2 gün için aydınlatma enerjisini sağlıyordu. Baraka tamalandıktan sonra arazide ekim, dikim işleri başladı. Üzüm bağı yaptık. Fransız kabernet, merlot ve Türk üzümlerinden narince, razakı, çavuş cinslerinden toplamda 700 civarı üzüm çubuğu diktik. Aralara 100 kadar da meyve ağacı dikildi (kiraz, vişne, erik, elma, armut, ceviz…)

10,5 dönümlük arazinin yaklaşık 7 dönümünü bağ ve meyve ağacı yapmış olduk. 2006’ya geldiğimizde, bağ ve meyve ağaçları büyümüş ve arazi bir miktar değişmişti.

Çiftlikte uzun süreler kalamıyorduk, ara sıra, hafta sonları gelebiliyorduk. Yakındaki Mürseller Köyü’nden çiftliğe göz kulak olmak üzere Mustafa adında bir gençle anlaştık. Birkaç yıl bu şekilde idare ettik. İlk üzüm hasadımızı 2005’te aldık – 100 kilo kadar, ilk şarabımızı yaptık. Sonraki yıllarda üzüm hasadı arttı ama bazı yıllar sorunlar da yaşandı. Mesela bir yıl üzümlerin çoğunu kuşlara kaptırdık. Diğer bir yıl zamanında bakım, ilaçlama yapmadığımız için üzümler hastalandı ve rekolte çok azaldı. İyi dediğimiz yıllarda 500-600 kilo üzüm aldık – bağ hala gençti ve bölgenin zor doğa, iklim koşulları nedeniyle bağ kolay gelişemiyordu da… O zamanlar bilmediğim, permakültür eğitiminden sonra farkettiğim bazı gerçekler: üzerinde bulunduğumuz toprak uzun yıllar boyunca ekildiği için bereketini yitirmiş, mineral, besin, organik madde değerleri çok zayıf. Ayrıca üst toprak katmanı kalın değil, 30-40 cm derinliğinde, ardından kolay kırılan taşlık katman ve bunun altında da şist katmanları geliyor. Toprakaltında kil katmanları yok. Toprak pek su tutamıyor. Bu koşullarda bitki kökleri gelişmekte zorlanıyor. Bu arada 1998’den beri dağa gidip gelirken yerel iklimin de gittikçe değiştiğini farketmeye başladım. Üzüm ve meyve ağaç fidanlarını dikerken arazide su kaynağı olmadığını biliyor ve yazın dahi yağacak yağmurlara güveniyorduk. Ve yazları yağdı, sulama yapmadan fidan kökleri tuttu. Oysa bugünlerde (2010’lar) artık yaz yağmurlarına güvenemiyoruz, 2008’de, 2010’da kuraklık oldu, 2012’de tüm yaz boyunca 140 gün yağmur yağmamıştı, 2013’te de öyle. Artık yeni diktiğimiz fidanların tutması için mutlaka sulama ihtiyacımız var. 2010 yılında üzümlerin tamamını kaybettik. Çok garip bir yıl oldu. 2010 Haziran ayı durmadan yağmur yağdı, çilekler yerde çürüdü, kirazlar ağaçlarda patladı, küflendi. Arılar uçamadı, çiçekleri dölleyemedi – bu nedenle birçok üründe rekolte kayıpları oldu, mesela Gemlik zeytininde %70 kayıp gibi. Haziran sonrasında ise aşırı sıcaklar geldi. Tepede hem rüzgar hem sıcak yapınca, sanki bitki üzerine saç kurutma makinesi tutuyormuşsun gibi oluyor. Bitki strese giriyor ve yeterli su, besin de alamazsa mahsul vermiyor. 2010’da üzüm alamadık. İstanbul’da oturup uzaktan kumanda bu işleri idare etmeye çalışmak, araçla birkaç haftada bir gidip gelmek, köyden birini para ile çalıştırmak ve neticede onca emek ve masrafa karşı ‘sıfır’. Böyle devam edemezdi. Ya bu işi hakkıyla öğrenip, doğru şeyler yapmak gerekirdi, ya da bırakmak gerekirdi. Doğrusunu yapmak üzere ‘doğal tarım’ ı öğrenmeye karar verdim ve internette bu yönde bir kurs aramaya başladım. Karşıma Kasım 2010’da İstanbul’da verilecek olan ‘ Permakültür Tasarım Sertifika Kursu’ çıktı. Permakültür’ün ne olduğundan hiç haberim yoktu. Ama kursu alt başlıkları tam da bana hitap ediyordu: doğal tarım, doğal hayvancılık, doğal binalar, temiz enerji, geri dönüşüm, v.b. Hemen kursa kaydoldum. Kursu Avustralya’dan gelmiş 82 yaşındaki Bill Mollison ve çırağı Geoff Lawton veriyordu. Meğerse Bill Mollison Permakültür’ün 2 kurucusundan biriydi. Ve kursun ilk günü hiç unutamayacağım şu örnekle başladı, dedi ki: ‘Adamın biri bir tepeye tırmanır, manzaraya bakar ve çok beğenir. Ben burayı alıp bir ev yapayım der. Evi de yapar ve sonrasında problemler başlar.’ Evet benim içine düştüğüm durumu anlatmaya başlamıştı. O andan itibaren kursun son gününe kadar (kurs 2 hafta sürüyordu) pür dikkat dinledim ve notlar aldım. Bu kursla birlikte hayatımın değişeceğini de farkettim. Artık çiftliği dönüştürmek için önümde takip edebileceğim bir yol haritası vardı.

Belentepe’nin Permakültür Tasarımı

 Permakültür tasarımında ilk adım araziyi bölgelere (mıntıkalara) ayırmaktır.

  1. Bölge: aktivitelerin merkezidir. Ev, hergün birkaç kere ziyaret edilen yerler bu bölge içindedir.
    • 1. bölge içindeki yerler: mevcut bağ evi, mutfak, tavuk kümesi, atölye, depolar, odun deposu, kompost/malç alanları, çamaşırlık, tahıl kurutma alanları …
  2. Bölge: eve yakın, her gün gidilen yerlerdir. Bahçe, derin bitki yatakları bulunur. Rüzgar kıran tümseklerle, ağaçlarla korunur, mkro iklim oluşturulur. Yoğun sebzecilik yapılır, güneşe karşı koruyucu çardaklar yapılır. Sera bu bölgeye kurulabilir. Kontrol altındaki gıda ormanı bulunabilir. Budama, malçlama işleri yapılır.
  3. Bölge: nadir gidilen, az bakım gerektiren ekim bölgeleridir. Derin bitki yataklarında nadir sulama isteyen sebze/meyveler yetiştirilir. Ana ürün: üzüm bağları, hayvan yemi için dikilen bitkiler bu bölgededir. Kenar etkisi oluşturmak üzere aralara hendekleme ile gıda ormanı bölgeleri yerleştirilebilir. Toprağı zenginleştirmek için yer örtücü yeşil gübre bitkileri de ekilir. Büyük gölet yapılarak su kültürleri, su bitkileri yetiştirilebilir.
  4. Bölge: Dayanıklı bitkiler, budanmamış ağaçlar bulunur. tahıl – yer örtücü yeşil gübre bitkileri rotasyonu yapılan bölgedir. Nadir ziyaret edilir.
  5. Bölge: yönetilmeyen veya çok az yönetilen doğal/yabani sistemleri içerir. Doğal orman veya mera.

Bölgeler belirlendikten sonra ‘Dilim’ler belirlenir:

  • Güneş dilimi: Arazinin güneye bakması önemli bir faydadır. Yaz ve kış aylarında güneşlenme açıları belirlenir.
    • Turuncu çizgi içinde kalan dilim Yaz güneş dilimidir. Güneş yazın geniş açıyla arazinin kuzey doğusundan doğup, kuzey batısından batar. Yazın çok daha uzun süreler güneş görüldüğü aşikardır. Aşırı sıcak ve kurak yaz aylarında özellikle öğleden sonraki aşırı güneş ışınları bitkiler için sorundur. Özellikle kurak yaz rüzgarları ile birleşince, bitkileri strese sokar – sulamaya yetişilmez.
    • Pembe çizgi içinde kalan dilim Kış güneş dilimidir. Güneş kışın dar açıyla arazinin güney doğusundan doğup, güney batısından batar.
  • Kış ve Yaz rüzgar dilimleri:
    • Arazi hakim tepe üzerinde bulunduğundan yılın çeşitli dönemlerinde sürekli rüzgar almaktadır. Yazın kurak rüzgarlar güney – güney batı ekseninden eser. Kışın soğuk rüzgarlar ise kuzeyden eser.
  • Sel, yangın, gürültü dilimleri:
    • tepe olduğundan sel riski yoktur
    • 1. ve 2. bölgelere bitişik ormanlar olmadığından yangın dilimi oluşturmaya da gerek yoktur.
    • Yakın civarda toplu insan yerleşimleri olmadığından gürültü de göz önüne alınmaz.

Dilim ve Bölgelerin Belirlediği Sorunlar / Faydalar / Çözümler:

  • Kuzey rüzgarlarının önlenmesi gerekir. Arazinin kuzey hattında yoğun ağaçlandırma, çalılandırma çalışmaları yapılacak.
  • Yazın kurak rüzgarları kırmak üzere hendek/tümsek çalışmaları yapılmalı. Araziyi ortadan ikiye bölen Kuzey-güney doğrultusunda oluşturulan rüzgar kıran tümsek etrafında kara selviler ve baklagil ağaç dikimleri ile birlikte bir gıda ormanı da oluşturulmaya başlanmıştır. Ayrıca arazi eş yükselti eğrilerine paralel açılan hendekler ve bu hendekler civarındaki ağaçlandırma ile hem gıda ormanı oluşturulacak, hem de rüzgar kıran vazifesi görecektir.
  • Yazın aşırı sıcak, güneşli ve rüzgarlı günlerinde yoğun üretim yapılan derin bitki yataklarının korunması gerekir:
    • Çardaklar yapıp, üstlerini az güneş geçiren örtülerle kaplayarak,
    • Bitki yataklarında organik madde miktarını bol tutup, su tutma kapasitesini artırarak,
    • Malçlama ile,
    • Topraktan suyun derinlere akıp gitmesini önleyerek (derin yatakların altını doğal izole ederek)
    • Kuzey kısmı orman/baklagil ağaçlar ve çalılarla örüp, doğu ve batı kısımları da koruyup mikro iklim bölgeleri oluşturarak.
  • Sorun olan rüzgarın önemli bir avantajı: rüzgar türbinleri ile elektrik ihtiyacımızı karşılarız. Düşey eksenli rüzgar türbinleri kurduk.
  • Güney yamaç sayesinde güneş enerjisinden yararlanıp elektrik ve sıcak su ihtiyacımızı karşılıyoruz.

Öncelikli İlk İşler:

Ekim 2011’den itibaren ilk 12 ay önceliklerimiz su tutmak ve toprağımızı zenginleştirmek oldu. Arazide başlangıçta hiç suyumuz yoktu. Evin ihtiyacı için yıllarca yakındaki bir kaynaktan 500 litrelik depo ile su taşımak zorunda kaldık. Topladığımız yağmur suyu ile bir miktar sulama yaptık. Ama haliyle çok daha fazla suya ihtiyacımız vardı. Barakanın yanında 30 tonluk su deposunu ıslah ettik, üzerini betonladık ve böylece daha etkili bir şekilde yağmur suyunu toplamaya başladık (Uğraşlar altında Su tutma sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.) Ufak göletler açtık. Bir sonraki aşama araziye yağan suyun mümkün olabildiğince arazi içinde tutulması, akıp gitmesinin engellenmesi oldu. Bunun için yukarıdaki krokide gösterilen hendekler açıldı (Uğraşlar altında Toprak sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.) Hendekleri akıllıca planladık ki, zaman içinde ‘gıda ormanı’na dönüşebilsin.

Arazinin kuzeyine kış rüzgarlarını kesmek üzere ‘kara selvi’ler diktik. Yazın kuru ve sıcak güney rüzgarlarını kesebilmek için arazi ortasında kuzey-güney ekseninde rüzgar kıran tümsek yaptık ve bunun etrafını da ağaçlandırdık. Baraka çevresine de ufak bitki yatakları kurup, bir miktar yeşillik ve sebze ihtiyacımızı karşılamaya başladık.

2012 Eylül’ünde çiftliğin diğer binalarının inşaası başladı. Mutfak binası, kerpiç kubbe misafir evi, banyo/tuvaletler, yatakhane, toprakaltı depo, toplantı/ders odası olan taş ev…

Su tutma çok önemli olduğundan, tüm bina çatılarından akan suları arazinin doğusundaki yeni yapılacak gölete kanalize etmeyi planladık. Böylece 300 ton su tutma kapasitesine ulaşabilecektik.

2013 sonlarına kadar inşaatlar devam etti ve yukarıda planlanan yapıların tamamını bitirdik. 2014 baharından itibaren de çiftliğimiz resmen açılmış oldu.

Youtube Linki: Belentepe Çiftliği Kuşbakışı Filmi – Aralık 2015